İçindekiler
Sigmund Freud: Topografik Model (Bilinç, Önbilinç, Bilinçdışı)
Günlük hayatımız içerisinde davranışlarımızı bilinçli bir şekilde yaptığımızı düşünsek de Sigmund Freud öyle demiyor. Freud’a göre bilinç bir buzdağı gibidir. Buzdağının görünen kısmı bilinç, buzdağının görünen kısmından biraz altı önbilinç ve buzdağını asıl oluşturan suyun derinliklerinde yer alan kısım da bizim bilinçdışımızı ifade etmektedir.
Bilinç
Bilinç, genelde bireylerin farkında oldukları duyguları ve düşünceleri kapsar. Fakat bu farkındalık düzeyi ruhsal yapının sadece küçük bir kısmıdır. Davranışlarımızı her ne kadar kendi kontrolümüzün altında yaptığımızı düşünsek de bu modelde asla böyle olmadığını görüyoruz. Davranışlarımıza yön veren büyük bir kısım bilinçdışında bulunmaktadır.
Önbilinç (Bilinçöncesi)
Bilinçöncesi olarak adlandırılan bölümün bir geçiş alanı olduğunu söylemek mümkündür. Bilinç ve bilinçdışının arasında yer almaktadır ve bir köprü görevi görmektedir. Bu geçiş alanındaki bilgiler dikkati yoğunlaştırarak ve biraz da çaba göstererek bilinç düzeyine getirilebilirler. Aynı şekilde bilinç düzeyindeki bilgiler de dikkat yoğunluğu azaldığında bilinçöncesi düzeyine inebilirler.
Bilinçdışı
Freud’a göre topografik modelde en büyük alana sahip olan düzey bilinçdışıdır. Farkında olmadığımız, bastırdığımız, bilinç düzeyine gelmesini asla istemediğimiz isteklerimiz ve arzularımız bu düzeyde yer almaktadır. Cinsel arzular, mantıksız istekler, ahlak dışı dürtüler örnek olarak verilebilir. Güçlü bir ego bu istek ve arzuların bilinç düzeyine gelmesini engeller. Dolayısıyla bilinçdışı içerisindeki bu dürtülerin doyurulmaması bir gerginliği meydana getirir. İnsan, dürtüleri doyurulduğunda ruhsal açıdan dengede olur ve hazzı yakalar. Tüm yaşamı boyunca da bu hazlarını doyurmanın yollarını arar. Ego, bilinçdışının isteklerini bir sansür mekanizmasından geçirerek bilinç düzeyine getirir. Yani toplum tarafından kabul edilemez istekler kabul edilebilir isteklere dönüştürülür ve böylece bu dürtüler doyurulur.
Bilinçdışı’nın Varlığını Nasıl İspatlarız?
Bazılarınızın bu kavrama dair şüpheleri olduğunu ve bu soruyu sorduğunu duyar gibiyim. Yukarıda da bahsettiğim gibi bilinçdışı ruhsal yapımızın en derin katmanını oluşturmaktadır. Dolayısıyla doğrudan bir ölçüm aracıyla ölçüm yapmak veya ispatlamak pek mümkün değil.
Bilinçdışı; dil sürçmelerimizde, sakarlıklarımızda, kazalarımızda, okuma ve yazma hatalarımızda, esprilerimizde, yanlış anımsamalarımızda kendini bizlere gösterir. Bu şekilde görülmesinin sebebiyse, bireyin bilinçdışındaki isteğini saklayamaması ve ortaya çıkmasıdır.